16 Ocak 2012 Pazartesi

KONYA GEZİSİ VE HIZLI TREN DENEYİMİ


Kısa bir gezi için 2011 yılının son ayında Konya’ya gittik. Yedi tepeli bir şehirde oturan, engebeli arazide yaşamaya alışık benim için Konya uçsuz bucaksız bir düzlüktü. Hiç mi yükselti olmaz bu şehirde…


Konya’da göreceğiniz tek yükselti, sonradan yapılma bir tepe olan Alaaddin. Şehrin merkezindeki Alaaddin Tepesi, rehberimizin anlattığına göre Selçuklu döneminde, halktan vergi olarak toprak istenmesiyle oluşturulmuş.  Rivayete göre tepenin üzerine Sultan Alaaddin sarayını yaptıracaktır. Ancak birgün tepeden şehre bakan Sultan, halkın evlerinin damlarında yarı çıplak yattığını görünce fikrini değiştirir ve  sarayın, tepenin aşağı bölümüne yapılmasına karar verir.  

Konya, Türk tarihi için önemli bir yer. Anadolu Selçuklularının başkenti, Osmanlıların şehzadelerin valilik yaptığı bir Osmanlı eyaleti. Böylesine tarihi ve kültürel bir dokuya sahip Konya’da özellikle Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait önemli eserlere sıklıkla rastlanıyor. Mevlana Türbesi ve Müzesi, Karatay Müzesi benim de görme fırsatı bulduğum Konya’nın belli başlı eserleri arasında. Ne yazık ki arkeolojik yönden önem taşıyan Çatalhöyük ve İvriz kabartmalarına gidemedik. Başka bir sefere Konya’ya gelirsem buralara gitmeyi umut ediyorum.

17 Aralık haftasında Konya’da bulunmamızdan dolayı Şeb-i Arûs Şenlikleri’ne de katılma fırsatı yakaladık. Şenlik diyorum, çünkü Mevlana, ölümü yeniden doğuş olarak kabul etmiş ölüm gününü de düğün günü anlamına gelen "Şeb-i Arûs" olarak adlandırmış.

Bundan dolayı 17 Aralık 1273 tarihinde vefat eden Mevlana’nın ölüm yıldönümü bu haftaya denk gelen günlerde kutlanıyor.

Yerli ve yabancı ziyaretçilerin bir araya geldiği Konya’daki törenlerde özellikle sema gösterisi büyük ilgi görüyor.

Bizim gösteriye gittiğimiz akşam, ilk olarak Ahmet Özhan’ın sesinden ilahiler dinledik. Ahmet Özhan’ın başarılı yorumu gecenin en güzel bölümlerinden birini oluşturdu.

Ardından Mevlana’nın hayatına ve felsefesine yönelik kısa bir konuşma yapıldı. Son olarak semazenler birbiri ardına yerlerini aldı. Semazenlerin başındaki külah mezar taşını, hırkaları mezarını, beyaz kıyafetleri yani tennureleri de kefenlerini temsil ediyor.

Gösteri boyunca sağdan sola aynı düzen içinde dönerek sema yapan semazenlerin kendinden geçmiş halleri izleyenleri etkiliyor. Yeri gelmişken bu güzel fotoğrafı çeken sevgili arkadaşıma da buradan çok teşekkür etmek istiyorum. Her zamanki gibi çok güzel bir iş çıkarmış.

Ertesi gün Mevlana müzesi ve türbesini ziyaret ettik. Bu alan Selçuklu sarayının gül bahçesi iken Sultan Alaaddin tarafından Mevlana’nın babasına hediye edilmiş. Türbede mevlanın babası ve kendisinin yanı sıra kendi soylarından gelen kişilerle Mevlevilikte makam sahibi olmuş kişiler yatıyor. Mevlananın sandukasının üzerinde Osmanlı döneminde yaptırılmış, altın sırma tellerle işlenmiş örtü yer alıyor.

Türbenin avlusuna bakan dergahta derviş hücreleri ve mutfak gibi bölümler bulunmakta. Müzenin oldukça kalabalık bir ziyaretçi kitlesi var, gezerken zorlanabiliyorsunuz. Sanırım, Müze, Mevlana haftası olması nedeniyle bu kadar yoğundu.

Mevlana ve felsefesi her zaman ilgimi çekmiştir. Ancak, Ahmet Ümit’in “Bab-ı Esrar”ını ve Elif Şafak’ın “Aşk”ını okuduktan sonra bu konuda daha detaylı bilgi edinmeye karar vermiştim. Bu vesileyle de konuyla ilgili yetkin kişilerce yazılmış eserleri okumuştum. Buradan Abdülbaki Gölpınarlı’dan “Mevlana” ile Coleman Barks ve John Moyne’den “Sudaki Kitap”ı tavsiye edebilirim. Neticede Mevlana’yı anlamak için bu kaynaklardan sağlıklı bilgi edinilebilinir.

KONYA YEMEKLERİ

Konya yemeklerine gelince, birbirinden lezzetli ve et ağırlıklı bir sofra sizi bekliyor. İçinde minik minik bamyaların olduğu bamya çorbası ve genellikle koyun etinden hazırlanan et yemekleri dikkat çekiyor. Fırın Kebabı, tirit kebabı ve ismini aklımda tutamadığım hepsi birbirinden lezzetli yemekleri var. Ayrıca bir çeşit un helvası olan yöresel hoşmerim tatlısı , çok lezzetli.

Elbette Konya mutfağı denince akla ilk gelen etli ekmeğin de tadına baktım. Bir tür pide olan etli ekmeğin, Bıçakarası ve Mevlana çeşitleri de var. Ben özellikle Mevlana’yı çok beğendim.

Bu arada Konya’ya gitmeden önce adını çok sık duyduğum küflü peynirin tadına bakamadım. Yoğunluktan alma fırsatımız da olamalı. Siz giderseniz çok lezzetli olduğu söylenen küflü peynirin tadına bakın.

HIZLI TREN

Dönüş Ankara üzerinden yapılacağı için Konya’dan hızlı trene binildi.  Tren, konforlu, servis iyiydi. Konya-Ankara arasını 1,5 saate indirdiği söylense de hava ve yol koşullarına göre süre uzayabiliyor. Nitekim, biz 1 saat 45 dakikada aldık aynı mesafeyi.  Saatte 250 km hız yapabilen trenin hızını vagonlarda bulunan dijital ekrandan takip edebiliyorsunuz. Çok yüksek hızla gitmesine rağmen hızın hiç fark edilmediğini ve rahatsızlık vermediğini eklemeliyim. Hizmet kalitesi çok iyiydi, yolculuk çok rahat geçti. Konya-Ankara arasında günü birlik yolculuklar için ideal bir ulaşım aracı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...