27 Şubat 2012 Pazartesi

ABANT’TA KIŞ


Bugün ikinci cemre suya düştü. Ne yazık ki dünkü havadan eser yok. Oysa hafta sonu bahar gelmiş gibiydi. Pazar günkü Abant gezimiz de böyle bir havada geçti. Her ne kadar Abant kar kaplı bir yeryüzü cenneti olarak bizi karşılasa da hava baharı aratmadı.

Uzun süredir tam zamanında gidelim, hem kar olsun, hem de hava sıcak olsun iyi dileklerimiz accuweather.com’un yardımıyla gerçeğe dönüştü. Haftalar süren takip sonucunda mutlu sona ulaştık. Abant’ta güneşin bizi ısıttığı, donmuş gölün üzerinde yürüyebildiğimiz, bol oksijenli havası ile çocukluk günlerimize dönüp kartopu savaşı yaptığımız güzel bir gün geçirdik.


26 Şubat 2012 Pazar

TAVUK SUYU NASIL HAZIRLANIR


Tavuk suyu lezzet ve şifa kaynağıdır. Kışın özellikle lezzetli çorbaların olmazsa olmaz malzemesidir. Yapımı çok kolay olan tavuk suyunun yaklaşın 1 saatte pişirebilir. 15 dakika da etini, kemiklerini, derisini ve suyunu ayırabilirsiniz. 

23 Şubat 2012 Perşembe

SPOR ZAMANI



Günler uzadı, ilk cemre 20 Şubatta havaya düştü, önümde daha sıcak daha aydınlık günler var. Kışın kasvetini üzerimden atma zamanı, hem kış kilolarını da vermek gerek, hemen spora başlamalı.

22 Şubat 2012 Çarşamba

HAZIR MANTI NASIL DAHA GÜZEL YAPILIR


Hazır mantı pratiktir, ancak malzemesini eksik bulanlardan ya da ev mantısı gibi tadı olsun diyenlerden iseniz küçük katkılarla bunu yapmanız mümkün.



20 Şubat 2012 Pazartesi

MELİSA ÇAYI

Melisa otu ve çayı

Yeni keşfim Melisa çayı. Uykusuzluğa iyi geldiğini öğrenince Mısır Çarşısı ziyaretimizde Melisa otundan almadan edemedik. Çarşı’da farklı fiyatlar var. Siz hemen ilk dükkandan almayın derim. Biz kilosunu 100 liradan aldık, 50 gram da günlerce yetiyor.


18 Şubat 2012 Cumartesi

SÜMBÜL ÇİÇEĞİ NAZLIDIR



En sevdiğim çiçek Sümbül’dür. Çok güzel bir kokusu cıvıl cıvıl renkleri vardır. Kış çiçeğidir ancak yaz mevsiminin canlılığı vardır onda. Kışın karamsarlığında pembesi, moru ve beyazıyla ayrı bir ışık verir doğaya.


Sanmayın bakımı zordur sadece biraz nazlıdır. Yerini sevmezse, ilgilenilmezse pek alıngan olur, küser, çiçeklerinden mahrum bırakır.


Işığı sever, soğuk havayı da, kararınca su vereceksin. Küçücük saksısında boyunu uzatır çiçeklerini haftalarca soldurmadan koruyabilir.

17 Şubat 2012 Cuma

14 ŞUBAT PASTASI


14 Şubattan çektiğimiz nedir. Sevgiliniz olsa bir dert olmasa bir dert. Şubat ayı yaklaştı mı herkesi bir sıkıntı bir heyecan alır. Sevgilin yoksa karşılaşacağın mutluluk sahneleri ile bunalacaksın, sevgilin varsa “ne aldın? sana ne aldı?” sorularıyla iyice bunalacaksın. Ya benimki daha güzelmiş tesellisi olacak ya da hafif bir kıskançlık moduna geçilecek.


Trafik bile sırf 14 Şubat olduğu için sıkışacak, eve gitmen her zamankinden daha geç olacak. Bugün bir bitse de seneye kadar huzur içinde yaşasam diye düşüneceksin.

Ya da benim gibi kırmızı renkte kalp şeklinde bir pasta alıp evde sevdiğinizle birlikte keyfinize bakacaksınız.


Taksim’deki Lebon Pastanesi’nin çilekli aşk pastası çok lezzetliydi. Ne yazık ki, pastanın tam halini çekemedim. Kalan pasta ortada, acaba son dilimi kim yiyecek :)

Not: Pasta ertesi akşam sürpriz yapıp gelen kadim dostuma kısmet oldu



14 Şubat 2012 Salı

EMİNÖNÜ GEZİSİ

Eminönü'nden Karaköy
Karın ve soğuk havanın ardından 11 Şubat cumartesi günü güneşi görünce kendimizi dışarı attık.

Bu havada hem denizi görmek hem güneşi hissetmek hem de gezip görmek için en iyi mekan olarak Eminönü’nü seçtik.

12 Şubat 2012 Pazar

ARTİST


Mutlaka gitmeli mutlaka izlemeli… Sessiz ve siyah beyaz bir film…

Yönetmenliğini Michael Hazanavicius’un yaptığı Film’de başrolleri Jean Dujardin, Berenice Bejo, John Goodman ve Köpek Uggie paylaşıyor.

Yaklaşık 2 saat süren film sizi 1920’li yıllara götürüyor. Sessiz sinemanın starı George Valentin,  şöhretinin doruğundadır, film endüstrisi ise bir dönüm noktasında…

Sesli film teknolojik bir devrim olarak sinema dünyasına bomba gibi düşer. George Valentin ise bu değişime inanmamakta, olayı hafife almaktadır. Büyük bir yanılgı yaşayan Valentin, şöhreti ile birlikte bütün servetini de kaybeder.

Bakmayın siz Artist’in sessiz ve siyah beyaz olduğuna baştan sona ilgiyle izliyorsunuz. Duygusallığı, komediyi ve dramı içinde barındıran film de vefayı ve aynı zamanda vefasızlığı, geleceği görememenin ağır kayıplarını, bir köpeğin sahibine sadakatini izliyorsunuz.

Filmde özellikle rüya sahnesi, dünya akıllısı köpek Jack’in sahneleri süper. Ayrıca başrol oyuncularının dansları ve müzikler çok etkileyici.

Ayrıca Fransız oyuncu Jean Dujardin’i çok beğendim. Yüzündeki ifade, rolündeki başarısı,inandırıcılığı bence filme büyük katkı yapıyor.

Mutlaka gidin son zamanlarda izlediğim en farklı, en dolu film.

ÖDÜLLER ARTİST FİLMİNE

Altın Küre ve Bahta ödülleri olmak üzere birçok ödüle layık görülen Artist, bunu fazlasıyla hak ediyor. En son açıklanan İngiliz Bafta Ödülleri'nde Artist filmi 7 dalda ödül kazandı. Fransız oyuncu Jean Dujardin en iyi aktör seçildi. Bence çok yerinde bir karar.

  • En İyi Film: The Artist
  • En İyi Erkek Oyuncu: Jean Dujardin- The Artist
  • En İyi Yönetmen: Michel Hazanavicius- The Artist
  • En Orijinal Senaryo: The Artist
  • En İyi Kostüm Tasarımı: The Artist
  • En İyi Sinematografi: The Artist
  • En İyi Müzik: The Artist

MUHTEŞEM KÖPEK UGGİE

Beyaz Perde sitesinde filmle ilgili ilginç bilgiler de yer alıyor:
  • Köpek Jack rolü Uggie, Dash ve Dude adlı üç benzer Jack Russell Terrier’i tarafından oynanmıştır. Ama çoğu sahnede yer alan köpek Uggie’dir. Üç köpek de film çekimleri öncesinde birbirlerine daha fazla benzemelerini sağlamak için aynı renge boyanmıştır.
  • Filmde giyilen çoğu elbise Bérénice Bejo tarafından tasarlanmıştır. Diğer elbiseleri ise Leluxe Clothing tasarlamıştır.
  • Peppy Miller’ın -sesli sinema oyuncusu olmasına rağmen- duyulabilir bir repliği yoktur.
  • İngiltere’nin Liverpool adlı şehrindeki bir sinema salonu dahil olmak üzere bazı sinema salonları filmin sessiz film olduğundan haberdar olmayan ve filmden erken çıkan bazı izleyicilere paralarını geri vermiştir.
  • Jean Dujardin ve Bérénice Bejo can alıcı dans sahneleri için beş ay boyunca her gün Debbie Reynolds ve Gene Kelly’nin Singin’ in the Rain filmi için prova yaptığı sahnede çalışmışlardır. “Çok zordu” diyor Bejo o günleri hatırlarken. “Ve şimdi bile filmi izlediğimde ne kadar hızlı yaptığımıza inanamıyorum. Bazen ayaklarım hala acıyormuş gibi geliyor.”

11 Şubat 2012 Cumartesi

KARIŞIK OMLET



Hafta sonu kahvaltısı için lezzetli bir tarif...

Malzemeler (2 Kişilik):
  • 3 yumurta
  • 2-3 tane orta biber mantar
  • 1 tane taze kırmızıbiber
  • İki kibrit kutusu büyüklüğünde taze kaşar peyniri
  • 1 yemek kaşığı sıvı yağ
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 6-7 dilim sucuk

7 Şubat 2012 Salı

FIRINDA SOSLU KARNABAHAR


Sebze sevenler için...

Malzemeler (4 kişilik):
  • 1 kilo karnabahar
  • 2 yumurta
  • 100 ml süt
  • 3 çorba kaşığı un
  • 1 çay kaşığı tuz
  • Kuru nane, kekik, kimyon, sumak, karabiber (hepsi birer tutam)
  • 1 tatlı kaşığı susam
  • 3 çorba kaşık sıvı yağ

5 Şubat 2012 Pazar

BERLİN KAPLANI



Ata Demirel çok eğlenceli bir film yapmış. Cuma akşamı işin stresinden sonra gülmek ruhuma çok iyi geldi. Mutlaka gidin pişman olmayacaksınız.

Senaryo başarılı, Ata hem gurbetçileri hem de ülkem insanının gurbetçilere bakışını çok iyi gözlemlemiş. Filmde bunun yansımalarını görüyorsunuz. Eğlenirken ince ince de dokunduruyor.

Yıllar önce Ata’nın Harbiye Açıkhava’da stand-up gösterisini seyretmiş ve gülmekten karın ağrıları çekmiştim. O gün bugündür Ata’nın sıkı takipçisiyim.

Yönetmenliğini Hakan Algün’ün yaptığı Ata Demirel, Tarık Ünlüoğlu, Necati Bilgiç, Mert Aran, Nihal Yalçın, Özlem Türkan’ın rol aldığı Film, Berlin ve Antalya’da geçiyor. Film, bir buçuk saatten fazla sürüyor.

Filmin konusu

Ata Demirel yani Ayhan Kaplan, yaşı ilerlemiş bir boksördür. Üst üste gelen yenilgilerle fazla iddiası kalmayan Kaplan, panik atak hastası olmuştur. Adına dövüştüğü kişiye borçlanan Kaplan, şike yapmak zorunda kalır. Ancak beklenen olmaz, maç sırasında panik atak geçiren Kaplan, rakibine yenilmesi gerekirken onu nakavt eder ve kaçmak zorunda kalır.

Bu sırada Türkiye’deki akrabaları Kaplan’ın da payı olan arsayı satmak için Kaplan’a ulaşmayı başarır. Kendisini vurmakla tehdit eden kişilerden saklanmak isteyen Kaplan, eniştesine “zopa” çektikten sonra onunla Türkiye’ye gider. Burada aile ortamını ve sevgisini yaşayan Kaplan’ın panik atağı geçenken aşkı da bulur. Ancak eniştesinin onu kandırdığını öğrenince çok üzülen Kaplan Türkiye’de son kez bir maç daha yapıp borcunu kapatmak ister.

Kaplan için kötü giden maç, ailesinin ve sevgilisinin son anda gelmesi ile değişir.   

Kaplan, antrenörüne dönüp şöyle der: “Biliyor musun maçları neden kaybediyorum.”

Kaplan cevabı da verir: “Uğruna dövüşecek bir şeyim yok.”

Ve mutu son… Kaplan hem şampiyon oluyor hem de sevdiklerine kavuşuyor.

Diyaloglar, aksan ve esprilerdeki gerçeklikler Ata’nın bu işi nasıl iyi yaptığını gösteriyor. Almanların disiplinini, gurbetçilerin her iki kültürden aldıkları çok iyi anlatılmış. Bu arada filmi sadece komedi olarak düşünmeyin dram yönüde var.

3 Şubat 2012 Cuma

TON BALIKLI MAKARNA


İtalya gezim sırasında aldığım makarnalarla yaptığım ve tarifini komşumun verdiği çok lezzetli bir yemek daha… Ancak biraz kalorili oldu, siz isterseniz yağ miktarını azaltarak daha hafif yapabilirsiniz.

2 Şubat 2012 Perşembe

OTOBÜSE KARTOPU ATAN ÇOCUKLAR


Başlığı görüp güzel bir kar hikayesi anlatacağımı sanmayın. Birkaç kez daha başıma gelince yazmak ve paylaşmak istedim.

Malum İstanbul’da kar yağınca trafik felç. Çalışanlarda toplu ulaşım araçlarına mahkum oluyor. Bu kışta ve Sibirya soğuklarında bulduğumuz otobüse kendimizi atıyoruz.

Ancak, bu otobüslere savaş açmış bir genç nesil var. Çocuk mu ergen mi belli değil.

Tek yaptıkları yoldan geçen otobüslerin camına en sert kartopunu isabetle atmak. Nasılda zevk alıyorlar. Hepsinin ağzı kulaklarında, otobüstekiler bu ani çarpma sesinden korkar mı, şoför sinirlenir mi, cam kırılır mı, hadi daha da kötümser olayım, can acıtıcı bir kazaya sebebiyet verebilir miyiz diye hiç düşünmüyorlar.

Neden bu çocukların eğlence anlayışları zarar vermek odaklı, nasıl böyle bir şeyden keyif alınır?

Bir de cesurlar, hesap sorunca karşılığı ağzı kulaklarında bir kartopu daha. Biliyorlar ya kimse onlarla uğraşmayacak ceza vermeyecek.

Eskiden bir yazı okumuştum, trenlere taş atan çocuklar hakkında. Hala trenlere taş atılıyor mu?  

Trene taş atanlarla otobüse kartopu atanlar kıyaslanmaz ama içimizdeki bu saldırma, vurup kırma, zarar verme duygusunu köreltmek gerek.

Fatih Altaylı gibi olacak ama yazmak istiyorum;

Ne zaman adam oluruz, otobüslere kartopu atmaktan zevk almamaya başladığımızda

İSTANBUL’A ASIL KAR ŞİMDİ YAĞDI

Neyse pazartesinden perşembeye kadar İstanbul’a sıkı bir kar yağdı. Biraz karın güzel güzünü görmeli…

İşte fotoğraflar…






1 Şubat 2012 Çarşamba

KEREVİZ SALATASI


Diyet ya da başka bir ifadeyse hafif yemekler tariflerime devam ediyorum. Kereviz salatası hem çok sağlıklı hem de çok lezzetli.

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...