18 Ağustos 2013 Pazar

DOĞU KARADENİZ TURU-1
SAMSUN-ORDU


 
Doğu Karadeniz turumuzun ilk günü Samsun’dayız. Bayram trafiğinin yarattığı yoğunluk nedeniyle beklentilerimizden daha geç Samsun’a varabildik. Bu nedenle tatil planımızda bazı değişiklikler yapıyor ve Samsun’da planladığımızdan daha az yer görebiliyoruz. Kentin bizde yarattığı ilk izlenim Samsun’un sahil şeridini çok güzel kullanarak Ege ve Akdeniz kıyılarına rakip olduğu, diğer Karadeniz illerine göre daha düzenli bir yapılaşma gösterdiği oluyor.
Samsun’da ilk olarak Cumhuriyet Caddesi üzerindeki otellerden birine yerleşiyoruz. Bu cadde ve civarında hemen hemen her bütçeye uygun konaklama imkanı var. Burası Samsun’un merkezi olduğu için de yürüyerek şehri keşfetme şansını yakalıyoruz.
Karnımız acıktığı için bize tavsiye edildiği üzere İstiklal Caddesi üzerindeki Çalıkuşu’nda döner yiyoruz. Bu cadde aynı zamanda Samsun’un alışveriş ve gezme mekanı. İstiklal Caddesi’nde biz de alışveriş yapıyoruz, aldıklarımız arasında Samsun yöresine özgü nokul tatlısı da var. İç malzemesinde ceviz, fındık ve kuş üzümünün bulunduğu bir hamur tatlısı olan nokulu beğeniyoruz.

Cumhuriyet meydanındaki alışveriş merkezi Bulvar’ı ziyaret edip Divan Pastanesi’nde çay ve tatlı molası veriyoruz. Burası Samsun’un eski pastanelerinden biriymiş, kakao değil de çikolata tadı olan supanglesini çok beğeniyoruz.
 
Molanın ardından Cumhuriyet Caddesi üzerindeki Atatürk Anıtını (Onur Anıtı) ziyaret ediyoruz. Samsun denince akıllara gelen Atatürk’ü şaha kalkmış at üstünde gösteren anıt burada yer alıyor. Atatürk Bulvarına inip karşıya geçince sahil şeridine geliyoruz. Samsun Tren Garı’nı görüyoruz, sağdan yürüyüş yolunu takip edip bir köprü ile karşıya geçiyoruz. Köprünün hemen yanında hayvanat bahçesi bulunuyor.

Karşısında ise Sevgi Gölü; Göl ve çevresi çok güzel düzenlenmiş, ancak Ramazan’da hizmet saatleri iftara göre ayarlamış olunca biz de yemek için başka mekana gidiyoruz.  
Ertesi gün fazla zamanımız kalmadığı için Samsun’da gezilecekler listemizi tam olarak yerine getiremiyoruz.
Sabah Ordu’ya hareket ederken Doğu Park istikametinde yer alan Bandırma Vapuru’na uğruyoruz.


1 liralık giriş ücreti olan Milli Mücadele ve Açık Hava Müzesi’nin içinde Bandırma Vapurunun yanı sıra İstiklal mücadelesinde kullanılan top, torpido, denizaltı mayınları ve uçaksavar gibi savaş malzemeleri bulunuyor.


Gerçek ölçülerine uygun olarak yapılarak müze haline getirilen Bandırma Vapuru, bizi etkiliyor. Şeref Kamarasında, Atatürk ve silah arkadaşlarının balmumu heykelleri bulunuyor.
 
Savarona yatındaki kamarası örnek alınarak dekore edilen yatak odası da vapurun ilgi çeken bölümlerinden biri.


Geminin ambar bölmünde yer alan salonda ise Atatürk'ün fotoları ve kişisel eşyaları yer alıyor.
 

 
GÜZEL PLAJLAR KENTİ: ORDU
Samsun’dan Orduya giderken Çarşamba ilçesine varmadan sağda Midilli Restaurant’a uğruyoruz. Burası hayvanları, sebze bahçesi ile çok güzel bir tesis. İsmini aldığı midillilere ücretsiz binme imkanı da var.
Kavurmalı peynirli açık Bafra pidesini deniyoruz. Tam bana göre hamuru az ve çok lezzetli.

Hizmet de iyi olunca dönüşte buraya uğrayalım diyoruz. Ne yazık ki dönüşte uğradığımız Midilli sabah 8’den önce açmıyormuş bizim gibi kapıda kalan başkaları da hayal kırıklığına uğruyor. Yolumuz uzun olduğu için beklemiyoruz, seneye geleceğiz artık.
 
Yol çok güzel ve rahat, Karadeniz otoyolu yapılırken Ordu ve çevresine pek dokunulmamış galiba. Sahiller korunmuş, sadece şehir merkezlerinden geçen otoyol trafik akışını yavaşlatıyor.

Fatsa ilçesine geldiğimiz de otoyolu takip etmeyi bırakıyoruz. Eski yol üzerinde yer alan Yasonburnu Yarımadası’nı görmek istiyoruz.

Bu nedenle Fatsa Boloman’dan geçerken bir burun üzerinde inşa edilen kale ve konağı da görmek imkanımız oluyor. Bizim gördüğümüz kadarıyla kaleden geriye sadece duvarları kalmış. İnşa edildiğinde ada olan bu burunda ayrıca 18. yüzyılda yaptırılmış Haznedaroğlu konağı yer alıyor.  Biz gittiğimizde kapalı olan konağın girişin yazdığına göre, burada Karadenizin yöresel yemeklerini sunan bir lokanta bulunuyormuş.





Perşembe’ye doğru ilerlerken tırmanışa geçiyoruz. Sert virajlı yollar tehlikeli gözükse de doğa öyle güzel ki buna değer diyoruz. Perşembe ilçesine varmadan Yasonburnu levhası bizi karşılıyor. Sola sapınca 500 metrelik bir yolculuk ile sit alanı ilan edilen Yasonburnu’na geliyoruz. Üzerinde bir kilise, denizfeneri, çay bahçesi olan bu yeşille mavinin buluşma noktası mutlaka görülmesi gerekenler listemize eklendi bile.



Pazartesi günleri kilise kapalı olduğu için içine giremiyoruz. Yüzeyde çeşitli dönümlere ait olduğu yazılan seramikleri de göremiyoruz ancak bol bol fotoğraf çekip buranın güzelliğini ölümsüzleştirmeye çalışıyoruz. Çektiklerimize bakınca gördüklerimizin fotoğraflara pek yansıyamadığını düşünüyoruz.
Perşembe’nin çıkışında bizi en çok etkileyen yerlerden biri ile tanışıyoruz. Çaka Kumsalı, burası beyaz kumu ile Uzakdoğu’nun tatil cennetlerini aratmıyor.

Biz gittiğimizde deniz çok dalgalı idi, akşam Trabzon’a varma planımız olduğu için denize giremedik. Başka bir sefer tatil planımızda Çaka’da denize girmek de yer alacak.
Artık Ordu’dayız. Şehri kuşbakışı görmek için sahilde bulunan teleferikle kişibaşı 5 lira karşılığında 450 metre yükseklikteki Boztepe’ye çıkıyoruz.
İyi ki böyle bir şey yapmışız, yükseklik korkusu olan biri olarak bu kararı biraz düşünsek alamazdık. Çıkış çok dik ve gerçekten yüksekti; inişte gözlerimi açamıyorum.

Boztepe’den manzara süper ancak kafenin kulakları zorlayan yüksek sesli müziği buranın bütün güzelliğini öldürüyor. Teleferikten inince alışverişi yapıyoruz. Fiskobirlik ve Gürsoy’un dükkanlarından aldığımız fındık ve ürünlerinin hepsi de çok lezzetliydi. Buraya da alışveriş listemize ekliyoruz.
Giresun’a giderken yol üzerinde sağda yer alan Sagra’nın fabrika satış mağazasına da uğramayı ihmal etmiyoruz. Buradan aldıklarımızdan da memnun kalıyoruz.
Maalesef Trabzon’a geç kaldığımız için Giresun’u gezemeden şehirden arabayla geçiyoruz.
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...