Fotoğraf
çekmek için ideal bir mekan Heybeliada, doğası güzel, evleri daha da güzel… İnsan
kendini geçmişte bir gün yaşıyor gibi hissediyor.
Cumartesi sabah erkenden çıktığımız yolculuğumuzda bu mevsimde gidilecek en güzel rotaya seyahat ediyoruz. Şehirhatları vapuru başta Arap turistler olmak üzere tıka basa dolu. Vapurun üçüncü durağında Heybeliada’da iniyoruz. İskelenin solunda Deniz Lisesi, sağ tarafta deniz kenarında ise birçok restoran ve kafe var.
Çarşıdan yukarı doğru çıkınca Refah Şehitleri Caddesi boyunca Ada’nın eski evlerini görmek mümkün. Burada fotoğraf makinem elimden düşmüyor, çoğu bakımsız olan bu evleri çekerken hüzünlenmemek imkansız. Cadde üstünde İnönü Müzesi ve Ada’nın ünlü oteli Halki Palas da bulunuyor.
Cumartesi sabah erkenden çıktığımız yolculuğumuzda bu mevsimde gidilecek en güzel rotaya seyahat ediyoruz. Şehirhatları vapuru başta Arap turistler olmak üzere tıka basa dolu. Vapurun üçüncü durağında Heybeliada’da iniyoruz. İskelenin solunda Deniz Lisesi, sağ tarafta deniz kenarında ise birçok restoran ve kafe var.
Güzel
havada herhangi birinde dışarıda oturup denizin ve güneşin tadını çıkmalıyız
diye düşünüyoruz. Ancak içimizde bir sabırsızlık var, hemen Ada’yı keşfet
çıkmak istiyoruz.
Sağ
taraftan devam edince yol bizi Çamlık piknik yerine getiriyor. Girişin ücretli
olduğu Çamlık’ın ucunda denizden de gelirken gördüğümüz değirmen kalıntıları bulunuyor.
Bu nedenle oranın adı Değirmen Burnu olarak geçiyor.Çarşıdan yukarı doğru çıkınca Refah Şehitleri Caddesi boyunca Ada’nın eski evlerini görmek mümkün. Burada fotoğraf makinem elimden düşmüyor, çoğu bakımsız olan bu evleri çekerken hüzünlenmemek imkansız. Cadde üstünde İnönü Müzesi ve Ada’nın ünlü oteli Halki Palas da bulunuyor.
İnönü Müzesi |
Kabataş’tan 10.40 şehir hatları vapuru ile geldiğimiz Heybeli’den 15.15 seferi ile ayrıldık.
Kısa ancak fotoğraf açısından verimli bir gün geçirdik.
Halki Palas |
Yol
boyunca devam edince Heybeliada Spor Kulübü’ne ulaşılıyor. Askeriye’nin
solundan yukarı çıkıp, Ada’yı tepeden görebileceğimiz bir yol buluyoruz. Prens
adalarının içinde en yeşili Heybeliada’ymış. Yol boyunca gördüğümüz manzara bize
bunu iyice hissettiriyor. Ada’nın bu tepesinde Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın bir
zamanlar yaşadığı evde yer alıyor. Müze olduğunu okuduğumuz ev çok bakımsızdı
ve kimse kapıyı açmadığı için kullanılmadığını düşünüyoruz.
Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın Evi |
Sokaklara
dalıp Ada’yı keşfederken, bacalarından odun kokusu tüten evleri, Marmara Denizi’ne
doğu inen merdivenleri, tenekelerdeki çiçekleri, sokak aralarındaki yıkılmaya
yüz tutmuş kimsesiz evleri de gördük.
Bu
yorucu yürüyüşün ardından sahildeki Özdemir Kafe’de dinlendik ve karnımızı
doyurduk, diğer mekanları da başka sefere deneriz.
Vapur
saati yaklaşınca, daha önce görüp bizi çeken Heybeliada’nın çarşısında yer alan
Meltem Pastanesi’ne uğradık. Boyoz da bulmanın mümkün olduğu pastaneden atıştırmalık
bir şeyler alıp iskeleye doğru yürüdük. Kabataş’tan 10.40 şehir hatları vapuru ile geldiğimiz Heybeli’den 15.15 seferi ile ayrıldık.
Kısa ancak fotoğraf açısından verimli bir gün geçirdik.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder